Markalarda İdari İptal Süreci: 2025 Güncellemeleri ve Hukuki Tartışmalar

Giriş

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (“SMK”) yürürlüğe girmesinden önce, tescilli bir markanın iptali yalnızca mahkemeler aracılığıyla gerçekleştirilebiliyordu. Ancak, 2017 yılında yürürlüğe giren SMK’nın 26. maddesi ile markaların iptali yetkisi mahkemelerden alınarak doğrudan Türk Patent ve Marka Kurumuna (“TÜRKPATENT” veya “Kurum”) devredildi. Bununla birlikte, söz konusu maddenin yürürlüğü bir geçiş süreci öngörülerek 10 Ocak 2024 tarihine kadar ertelendi ve bu süre zarfında iptal yetkisi, SMK’nın Geçici 4. maddesi uyarınca Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri (“FSHHM”) tarafından kullanılmaya devam etti.

Avrupa Birliği Direktifi 2015/2436 ile uyumlu olarak oluşturulan bu sistemde, idari iptal mekanizması nihayet 10.01.2024 tarihinde yürürlüğe girmiş; ancak uygulamaya ilişkin ikincil mevzuat eksikliği nedeniyle sistem fiilen işlerlik kazanamamıştır. Zira SMK m. 26 teknik olarak yürürlükte olmasına rağmen, markaların idari iptaline ilişkin usul ve esasları düzenleyen Sınai Mülkiyet Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’te gerekli değişiklikler uzun süre yapılmamış, bu sebeple Kurum yalnızca “Marka İptaline İlişkin Ön Başvuruları” EPATS üzerinden toplamış, ancak bu başvuruların esasını incelememiştir.

Bu belirsizlik, 15.03.2025 tarihli ve 32842 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Sınai Mülkiyet Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile sona ermiş; Yönetmelik’e eklenen 30/A ve 30/B maddeleriyle idari iptal sürecine ilişkin detaylı düzenlemeler getirilmiştir.

Bu yazımızda, 2025 yılı itibarıyla yürürlüğe giren yeni uygulama çerçevesinde idari iptal sürecinin işleyişi, hukuki etkileri ve güncel tartışmalar ele alınacaktır.

2. İptal Nedenleri ve Uygulama Kriterleri

SMK m. 26 ve Yönetmelik m. 30/A uyarınca markaların idari iptali aşağıdaki hallerde mümkündür:

a) Markanın Kullanılmaması

SMK m. 9’a göre, markanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde ciddi şekilde Türkiye’de kullanılmaması veya 5 yıl kesintisiz kullanıma ara verilmesi halinde, haklı sebep yoksa markanın iptaline karar verilebilir. Bu durumda marka sahibine 1 aylık cevap süresi verilir.

Kullanım ispatı, başta fatura olmak üzere, ambalaj, katalog, reklam materyali, etiket gibi belgelerle yapılmalıdır. Ancak, iptal talebinden önceki 3 ay içinde yapılan kullanımlar dikkate alınmaz (SMK m. 26/4).

b) Markanın Yaygın Ad Haline Gelmesi

Markanın, marka sahibinin eylem veya ihmali neticesinde yaygın bir ad haline gelmesi, iptal sebebidir. Başvuru sahibi bunu somut biçimde ispatlamalıdır.

c) Yanıltıcı Kullanım

Markanın mal veya hizmetlerin niteliği, coğrafi kaynağı veya kalitesi konusunda halkı yanıltması halinde iptal talebinde bulunulabilir.

d) Teknik Şartnameye Aykırılık

Garanti ve ortak markaların teknik şartnameye aykırı kullanımı da iptal sebebidir.

3. İptal Süreci, Başvuru ve Ücretlendirme

İptal talepleri yalnızca TÜRKPATENT’e ve yalnızca çevrimiçi başvuru ve işlem platformu Elektronik Patent ve Faydalı Model Başvuru ve Takip Sistemi (“EPATS”) üzerinden sunulabilir. Başvuru sırasında her bir marka için ayrı iptal başvurusu yapılması gerekmekte olup, 2025 yılı itibari ile başvuru ücret ve masraf toplamı yaklaşık 51.608,33 TL’dir.

4. İptal Kararının Etkisi ve Gerçekleşme Tarihi

SMK m. 27’ye göre, iptal kararı kural olarak, iptal talebinin Kuruma sunulduğu tarihten itibaren hüküm ve sonuç doğurur. Ancak, iptal sebebinin daha önce doğmuş olması ve talep edilmesi halinde, kararın önceki bir tarihten itibaren geçerli olmasına da karar verilebilir.

Yönetmelik m. 30/A (6) uyarınca, bu tarihin talep formunda açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Her ne kadar yürürlüğe giren metinde, önceki tarih için “meşru menfaat” ispatı aranmasa da uygulamada bu gerekçenin belirtilmesi faydalı olabilir. Örneğin engel teşkil eden bir markanın iptali sonrası, diğer başvuruların önü açılacaksa veya hükümsüzlük davasında dayanılan markanın iptali isteniyorsa bu gibi durumlar bu kapsama girebilir.

5. Karar Süreci ve Kurumun İnceleme Yetkisi

Markaların idari iptalinde karar mercii, TÜRKPATENT nezdinde Markalar Dairesi Başkanlığı’dır. Yönetmelik m. 30/A (8)’e göre; inceleme yalnızca dosya üzerinden yapılır. Bilirkişi, keşif, duruşma gibi unsurlar sürece dahil değildir. Süreler içindeki bilgi, belge ve açıklamalar dikkate alınacak olup, süresi geçmiş beyan ve deliller incelenmeyecektir.

Markalar Dairesi, SMK m. 26 (5) gereği talebi tamamen kabul edebilir, tamamen reddedebilir ya da sadece bazı mal/hizmet sınıfları için kısmi iptal kararı verebilir. Ancak, iptal sonucunda markanın örneği değiştirilemez.

6. İtiraz ve Yargı Yolu

a) İdari İtiraz

Marka sahibinin veya başvuru sahibinin karara itiraz hakkı vardır. SMK m. 20 ve Yönetmelik m. 31 uyarınca, Markalar Dairesi’nin kararına karşı 2 ay içinde Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (“Kurul”) nezdinde itiraz edilebilir. Kurul, karşı tarafa 1 ay içinde görüş sunma süresi verir. Kurul kararları TÜRKPATENT’in nihai kararı niteliğindedir.

b) Yargı Yolu

Kurul kararına karşı, 5000 sayılı Kanun’un 15/c maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 2 ay içinde Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde iptal davası açılabilir. Bu davada hem marka sahibi hem iptal talebi sahibi hem de TÜRKPATENT davalı veya taraf olarak yer alacaktır. Bununla birlikte, Yönetmelik m. 30/A (12) gereğince; Kurul kararı henüz kesinleşmeden, TÜRKPATENT’in kararı Resmî Marka Sicili’ne kaydedilir ve Marka Bülteni’nde yayımlanır. Bu durum, uygulamada ciddi tartışmalara yol açmaktadır.

7. Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar ve Eleştiriler

a) İptal Talebinin Kötüye Kullanımı

Markaların idari iptali kurumu, basit ve hızlı bir çözüm yolu sunmak amacıyla düzenlenmiş olsa da bu sürecin kötü niyetli şekilde kullanılmasının önüne geçecek bir denetim mekanizması henüz oluşturulmamıştır.

Özellikle rakip işletmelerin ticari saldırı amacıyla toplu iptal talepleri sunması ve benzer markaları engelleme amacıyla kullanılmayan markaların tescil edilmesi, sonra bu markalara dayanılarak iptal sürecinin baskı unsuru hâline getirilmesi gibi durumlar gözlemlenmektedir.

b) İspat ve Yükümlülükler Açısından Belirsizlik

Her ne kadar kullanılmama hâlinde ispat yükü marka sahibinde olsa da bazı iptal nedenleri açısından (örn. yanıltıcılık, teknik şartnameye aykırılık) başvuru sahibinin beyanı ile yetinilip yetinilemeyeceği, delil sunma gerekliliği ve ispat standardı açık değildir. Bu nedenle, Kurul kararlarının ve yargı kararlarının artması ile uygulamada netlik kazanması beklenmektedir.

c) İptal Kararı Sonrası Geriye Etki Sorunu

Yönetmelik iptal kararının Resmî Sicil’e hemen işleneceğini öngörse de Kurul ve yargı yolu henüz tüketilmemişken bu işlemin yapılması, telafisi güç zararlar doğurabileceği değerlendirilmektedir. Örneğin marka iptali sonrası başka bir marka başvurusu yapılır ancak Kurul veya mahkeme iptal kararını kaldırırsa önceki durumla çelişen kayıtlar oluşmuş olabilir.

9. Sonuç ve Öneriler

Markaların idari iptali kurumu, tescilli markaların işlevselliğini piyasa gerçekliğine uygun şekilde korumak, markaların piyasada etkin şekilde kullanılması ve marka sicilinin güncelliğinin sağlanması açısından olumlu bir düzenlemedir. Ancak sistemin etkili ve adil bir şekilde işlemesi; uygulamada sistematik kötüye kullanım ihtimallerine karşı koruyucu mekanizmaların oluşturulmasına, harç-emanet sisteminin yeniden değerlendirilmesine ve kurum kararlarının gerekçeli ve öngörülebilir biçimde tesis edilmesine bağlıdır. Öte yandan, yargı içtihatlarının hızla gelişmesi ve uygulamaya yön vermesi, sistemin güvenilirliğini pekiştirecektir. Bu yeni düzende marka sahiplerine düşen sorumluluk ise nettir: markalarını yalnızca tescil ettirmekle yetinmeyip, iptal tehdidine karşı markalarını aktif kullanmak, kullanım belgelerini düzenli olarak muhafaza etmek ve olası iptal taleplerine karşı sağlam kullanım stratejileri geliştirmektir. Zira yeni sistemde, bir markayı yaşatmanın yolu, onu yalnızca sicilde değil, sahada da görünür ve işlevsel kılmaktan geçmektedir.

Av. Ece Başdoğan