Açıklama :
Türk hukukuna göre, bir şirketin vergi borçlarının ödenmemesinden doğacak sorumluluk doğrudan doğruya şirketin kendisine aittir. Dolayısıyla, limitet şirketlerin ödenmemiş vergi borçlarının tahsil edilmesine ilişkin başvuru ilk olarak şirkete yapılmakta ve eğer borcun şirketten tahsil kabiliyetinin olmadığı tespit edilirse, bu borçları tahsil etmek için bir sonraki başvuru şirketin kanuni temsilcilerine veya şirket ortaklarına yönlendirilmektedir.
Ödenmemiş vergi borçlarından dolayı ilk başvurulacak sorumlunun şirketin kendisi olduğu hususunda doktrinde de, vergi dairelerinin uygulamalarında da hiçbir tartışma yoksa da, şirketten kısmen veya tamamen tahsilat yapılamaması halinde bir sonraki tahsilat başvurusu için önce şirket ortaklarına mı, yoksa kanuni temsilcilerine mi, yahut da bu muhatapların ikisine birden aynı anda mi gidileceği uzun süreden beri tartışmalı olan bir husustu.
Yürürlükteki mevzuat uyarınca limited şirketten tahsil edilemeyen kamu alacaklarından şirket kanuni temsilcileri (Şirket Müdürleri) tüm mal varlıkları ile, şirket ortakları ise hisseleri oranında sorumlu kabul edilmektedir.
Danıştay Genel Kurulu ve Danıştay vergi dava daireleri bu güne dek bu tahsilat için başvuru sırası hususunda birbirine ters düşen kararlar vermekteydi. Buna göre bazı Vergi Dava Daireleri kararlarında limited şirketten tahsil imkanı kalmayan kamu alacaklarının, ortaklardan veya kanuni temsilcilerden tahsilinde kanun koyucunun herhangi bir öncelik–sonralık sırası öngörmediğini kabul etmiş, bazı daireler ise bunun aksine, limited şirketlerde şirketin kendisinden tahsil edilemeyen vergi borçları için öncelikle tahsilat için kanuni temsilciye başvurulması gerektiği, ve ancak vergi borçları bu kanuni temsilcilerden de tahsil edilemiyorsa şirket pay sahiplerine yönelik takip yapılabilmesi gerektiği görüşünde olan kararlar vermiştir.
Bilindiği gibi, İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararları benzer olaylarda mahkemelerce faklı kararlar verilmesi halinde bu kararları bir görüş doğrultusunda birleştirmek için verilmekte ve sonrasında hem ilk derece mahkemelerinin hem de yüksek mahkemelerin ve vergi dairesi gibi idari kurumların bu kararlara uyması zorunlu hale gerekmektedir.
Bu çerçevede Türkiye Cumhuriyeti Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu (“Danıştay Genel Kurulu”), limited şirketlerin kendisinden kısmen veya tamamen tahsil kabiliyetinin olmadığı anlaşılan vergi borçlarının, öncelikle şirketin kanuni temsilcilerine başvurma zorunluluğu olmaksızın hissedarlardan tahsil edilip edilemeyeceği konusundaki çelişkili kararları birleştirmeye karar vermiştir. Danıştay’ın bu amaçla 11 Aralık 2018 tarihli ve 2013/1 Esas, 2018/1 Karar sayılı Genel Kurul kararıyla, limited şirketlerden tahsili mümkün olmayan vergi borçlarının tahsilinde şirket ortaklarına sermayeleri oranında mı, yoksa kanuni temsilcilerine mi başvurulması gerektiği konusunda bir öncelik sırası olmadığı, dolayısı ile limited şirketin vergi borcunun tahsilinde ortağın takibine başlanabilmesi için kanuni temsilcinin takibinin gerekli olmadığı belirtilmiş bulunuyor.
Bu İçtihadı Birleştirme Kararı Ne Anlama Geliyor?
Bu karar, bir anonim şirket kurmak ile bir limitet şirket kurmak arasında kararsız kalan yatırımcılar bakımından; anonim şirketler lehine yeni bir puan olarak değerlendirilebilir.
Zira Anonim şirketlerde, yönetim kurulu üyesi olmayan şirket hissedarlarının şirketten tahsili mümkün olmayan kamu borçlarından dolayı hiçbir sorumluluğu bulunmamakta, ayrıca ortaklardan en az birinin “yönetim kurulu üyesi” olması, yani kanuni temsilci olması ( ve şirketten tahsil edilemeyen vergi borçlarından şahsi mal varlığı ile sorumlu olması) gibi herhangi bir kanuni zorunluluk da bulunamamaktadır. Dolayısı ile, dilerseniz yatırımcı olarak bir anonim şirkete ortak olabilir ve ileride şirketteki payınızın üzerinde bir vergi sorumluluğu ile karşılaşmayacağınıza güvenebilirsiniz.
Limited şirketlerde ise, yukarıda ayrıntılı olarak bahsedildiği üzere her pay sahibi şirketten tahsili kabil olmayan vergi borçlarından dolayı şirkette sahip olduğu hissesi ile oranında olarak sorumlu olup, ayrıca ortaklarından en az birinin şirketi temsile yetkili “Müdür” olarak tescil edilmesi gerekmektedir. Bu durum da, söz konusu müdürün fiiliyatta limited şirketten tahsil edilemeyen vergi ve sigorta primi borçlarından, bütün malvarlığı ile sorumlu olması anlamına gelmektedir. Danıştay Genel Kurulu’nun son içtihadı birleştirme kararı ile ise , müdür olmayan şirket pay sahiplerinin limited şirketten tahsil edilemeyen vergi borçlarından dolayı önce şirket müdürüne, yani kanuni temsilciye gidilmesi gerektiği savunması da ortadan kalkmış ve idare açısından vergi borçları için tahsilat yapmak kolaylaşmış bulunuyor.