İnsan Kaynakları ve İş Hukuku

BORDRO HİLELERİNİN HUKUKİ SONUÇLARI NELERDİR?

Bordro Düzenleme Yükümlülüğü’ nün Hukuki Dayanağı Nedir? 

4857 sayılı İş Kanunu’nun 37.maddesi, işverenin; işyerinde veya bankaya yaptığı ödemelerde işçiye ücret hesabını gösterir imzalı veya işyerinin özel bir işaretini taşıyan bir pusula vermesi gerektiğini hüküm altına almaktadır. İşbu pusula aynı zamanda bordro olarak isimlendirilmektedir. Kanun’un 37.maddesinde yer alan bordro düzenleme yükümlülüğü emredici niteliktedir. 

Bordroların düzenlenme usulüne ilişkin esaslar ise 4857 sayılı İş Kanunu’nun 37/2.bendinde yer almaktadır. İlgili bent gereğince; bordroda ödemenin günü ve ödemenin ilişkin olduğu dönem ile fazla çalışma, hafta tatili, bayram ve genel tatil ücretleri gibi asıl ücrete yapılan her çeşit ekleme tutarlarının, vergi, sigorta primi, avans mahsubu, nafaka ve icraya ilişkin kesintilerin ayrı ayrı gösterilmesi gerekmektedir. 

 

Bordro Hilesi Ne Anlama Gelir? 

İşçinin asıl ücrete ek bir hak edişi mevcut olduğu taktirde işverenin bu hak edişlere ilişkin ödemelerden kaçınması kanunen mümkün değildir. Kanun’un 37/2.bendinden açık bir şekilde anlaşılacağı üzere; bordroda yer verilen istihkaklar yalnızca hak edildiği ödeme dönemine ilişkin olmalıdır. İşbu düzenleme karşısında; işverenlerce işçinin hak kazandığı miktarların parçalanarak ödenmesi ve bu şekilde kayıtlara geçirilmesine ilişkin bir uygulama yerleşmiş; bu uygulama yargı kararlarında “bordro hilesi” olarak isimlendirilmiştir. 

 

Hangi Şekillerde Gündeme Gelebilir? 

Uygulamada zaman zaman daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla bordrolarda gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülebilmektedir. Bu durumun bertaraf edilebilmesi için Yargıtay’ın yerleşik uygulaması; emsal ücret araştırmasına gidilmesi ve tanık anlatımlarına başvurulması yönündedir. Nitekim Yargıtay’ın birçok emsal kararında olduğu gibi Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin yakın tarihli 2021/6585 E., 2021/10651 K. no’ lu kararında da söz konusu hususa değinilmekte; ücret uyuşmazlığı hallerinde “gerçek ücret”in tespit edilmesi gerektiği üzerinde durmaktadır. İlgili kararda aynen ifade edildiği üzere bu konuda izlenmesi gereken yöntem; “İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanlarının gözetilmesi ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından özellikle ilgili meslek odasından…” bilgi edinilebileceği ve/veya “Türkiye İstatistik Kurumunun resmi internet sitesindeki ‘kazanç bilgisi sorgulama’ kısmından da faydalanılabileceği göz önüne alınarak emsal ücretin ne olabileceğinin araştırılması” yönündedir. 

Bununla birlikte, ücret bordrolarında her ay gösterilen ancak gerçeği yansıtmadığı şüphesi barındıran fazla çalışma tahakkuklarına da yargı tarafından ihtiyatla yaklaşılmaktadır. Bu hususta Yargıtay’ın emsal kararlarına değinmek yerinde olacaktır. Örneğin; Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 2015/18042 E. ve 2017/9182 K. sayılı, 29.05.2017 tarihli kararına konu somut olayda, davacının imzasını içermeyen aylık ücret bordrolarında asıl ücret dışında fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti gibi tahakkukların bulunduğu görülmüştür. Ancak davalı işverenin asıl ücreti bölmek suretiyle diğer tahakkuklara pay ettiği ve ilgili kalemlerin gerçeği yansıtmadığı anlaşıldığından davacının yaptığı iş, kıdemi, tanık beyanları ve emsal ücret araştırması gözetilerek davacı işçinin temel ücreti belirlenmiş ve bordroların fazla çalışma tahakkuklarını içermediği sonucuna varılmıştır. 

 

İş Kanunu ve Vergi Usul Kanunu Kapsamındaki Yaptırımlar Nelerdir? 

Tüm bu anlatımlarımıza ek olarak, ücret bordrolarında gerçeği yansıtmayan veriler yer alması durumunda; VUK. Md. 359-a/2 uyarınca muhtevası itibariyle yanıltıcı belge düzenlendiği kabul edilebilecek ve bu fiil nedeniyle 18 aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunabilecektir. 

Ayrıca İş Kanunu’nun “Ücret ile ilgili hükümlere aykırılık” başlıklı 102.maddesinin b bendi uyarınca da bordro düzenlenmemesinin başlı başına işveren hakkında idari para cezası tahakkukuna sebebiyet vereceği unutulmamalıdır. 

İlgili maddenin 102/a bendinde ise, ücret ödemelerinin süresi içerisinde kasten ödenmemesi veya eksik bir şekilde ödenmesinin sonuçları hüküm altına alınmış olup; ücret, prim, ikramiye gibi istihkakların banka hesabına ödenmemesi halinde de İşverenler aleyhine idari para cezası uygulanması gündeme gelebilecektir. İlgili cezalar somut olayın özelliğine göre uygulama alanı bulabilecek olup, olası yaptırımların İşverenlerce göz önünde bulundurularak mevcut uygulamalarının gözden geçirilmesi faydalı olacaktır. 

 

Ekin Kocaman- İpek Güney

Bizi Tanıyın

Biz iş dünyasının hukuk danışmanıyız.

Türkiye’de sürdürülebilir büyüme, gelişme ve istikrar içerisinde iş yapmanın nasıl bir emek ve özen gerektirdiğini iyi biliyoruz.

Güncel Yazılar

Bize Soru Sorun

Bir Uzmanla Görüşün