İş Hayatına Bakış

TÜRK TİCARET KANUNU HÜKÜMLERİ ÇERÇEVESİNDE HAKİM VE BAĞLI ŞİRKETLER

Günlük hayatta bir şirketin başkaca bir şirketin paylarının çoğunluğunu elinde bulundurduğu, holding, grup şirket olarak adlandırdığımız birçok şirketle karşılaşmaktayız. Bu fiili durum, Türk Ticaret Kanunu’nun değiştiği 2012 yılı öncesinde de böyle idiyse de, kanunda bir karşılığı bulunmuyordu. Dolayısıyla kanundaki bu boşluğu doldurmak ve bu şirketlerin arasındaki ilişkileri düzenleyebilmek amacıyla 2012’de kabul edilen güncel Türk Ticaret Kanununda ilk kez Şirketler Topluluğu ya da Hakim ve bağlı şirketler ile alakalı düzenlemelere yer verilmiştir. Peki, nedir bu şirketler topluluğu ya da hakim ve bağlı şirketler?

Kanunumuzda hakim ve bağlı şirketleri tanımlayan madde esasında ikiye bölünmüş durumdadır diyebiliriz. İlk kısımda belirtilen kriterlere uyan şirketler doğrudan hakim ya da bağlı şirket olarak nitelendirilirken, ikinci gruptaki kriterlere uyan şirketler için genel olarak “hakimiyet karinesi” terimi kullanılmıştır.  

Birden fazla şirketin birbirleri arasındaki ilişkinin “hakim- bağlı şirket ilişkisi” olarak nitelendirilebileceği haller şunlardır :

  1. Bir ticaret şirketinin diğer bir ticaret şirketinin doğrudan veya dolaylı olarak;
  • oy haklarının çoğunluğuna sahip olması, 
  • şirket sözleşmesi uyarınca, yönetim organında karar alabilecek çoğunluğu oluşturan sayıda üyenin seçimini sağlayabilmek hakkını haiz olması ya da, 
  • kendi oy hakları yanında, bir sözleşmeye dayanarak, tek başına veya diğer pay sahipleri ya da ortaklarla birlikte, oy haklarının çoğunluğunu oluşturması veya 
  • Bir sözleşme gereğince veya başka bir yolla hâkimiyeti altında tutabilmesi,

Bu hallede ilk bahsedilen ticaret şirketi hakim, ikincisi ise bağlı/yavru şirket konumundadır. Ayrıca bu şirketlerden en az birisinin merkezi Türkiye’de ise bu şirketlere şirketler topluluğu hükümleri uygulanmaktadır. 

Hakimiyet Karinesi : 

Ancak, kanunda sayılan bu kriterler bulunmasa dahi ticari hayatta bazı şirketlerin aralarındaki ilişkiler birbirlerinden ayrı hareket edemedikleri görüntüsü oluşturmaktadır. Kanunumuz bu şirketleri de göz ardı etmemiş;  bahsi geçen türden şirketlerin aralarındaki ilişkiyi tanımlamak ve hukuki düzen içerisinde kendilerine de yer vermek amacıyla bu şirketler için “hakimiyet karinesi” terimini kullanmıştır. Bu karinenin uygulanabilmesi için de şirketlerin bazı kriterleri karşılaması gerekmektedir. 

Bu kriterler; i) bir şirketin diğer bir ticaret şirketinin paylarının çoğunluğuna veya onu yönetebilecek kararları alabilecek miktarda paylarına sahip bulunması ya da ii) hakim konumda olan bir şirketin bağlı şirketleri aracılığıyla başka bir üçüncü şirkete hakim olması şekline özetlenebilir. İkinci halde oluşan ilişki “dolaylı hakimiyet” olarak betimlenmektedir ve hakim şirkete doğrudan ve dolaylı olarak bağlı bulunan şirketler, onunla birlikte bir şirketler topluluğu oluşturmaktadır

Hakim ya da bağlı şirket konumunda olmak, yalnızca bu sıfatların kazanımıyla dahi özellikle bağlı şirket bakımından önemli sorumluluklar getirmektedir. Zira adı gereği bağlı şirket; hakim şirketten bağımsız biçimde hareket edememekte ve bu nedenle fiillerini hakim şirkete bildirme ve hakim şirketin gösterdiği yolda ilerleme zorunluluğu altında bulunmaktadır. 

Türk Ticaret Kanunu’na göre bir bağlı şirketin hakim şirkete karşı ne gibi sorumlulukları vardır? 

Bu soruya verilebilecek ilk cevap, ilişkinin mahiyeti gereği; hakim şirketten gelen talep ve talimatları yerine getirmek sorumluluğudur. Bu yükümlülüğün tek istisnası ise Bağlı şirketin ödeme gücünü açıkça aşan, varlığını tehlikeye düşürebilecek olan veya önemli varlıklarını kaybetmesine yol açabilecek nitelik taşıyan talimatlar verilmesidir. 

Bağlı şirketleri bekleyen ikinci yükümlülük ise; Kanunumuzda da uzun uzadıya düzenlenen bağlı şirketin yönetim kurulunun faaliyet yılının ilk üç ayı içinde, şirketin hâkim ve bağlı şirketlerle ilişkileri hakkında bir rapor düzenlemesidir. Bağlılık Raporu olarak adlandırılan bu raporda bağlı şirket; hakim şirketle, hakim şirkete bağlı başka bir yavru şirketle ya da hakim şirketin yönlendirmesi doğrultusunda başka bir şirketle yaptığı tüm hukuki işlemleri ya da hakim şirket yararına alınan tüm önlemleri; bunların yararı ve zararını da içine alacak şekilde belirtir. Ancak bağlı şirketin rapor etme sorumluluğu bununla da bitmemekte; yaptığı işlemlerde karşılığın alınıp alınmadığını ve bir zarara uğramışsa bunun denkleştirilip denkleştirilmediğinin de hesabını vermek zorundadır. 

Bağlı şirketin diğer bir sorumluluğu, hakim şirketin bilgi alma hakkına paralel olarak; genel kurulda herhangi bir pay sahibinin talebi üzerine; finansal ve malvarlığıyla ilgili durumları ile hesap sonuçları, hâkim şirketin bağlı şirketlerle, bağlı şirketlerin birbirleriyle, hâkim ve bağlı şirketlerin pay sahipleri, yöneticileri ve bunların yakınlarıyla ilişkileri, yaptıkları işlemler ve bunların sonuçları hakkında, özenli, gerçeği aynen ve dürüstçe yansıtan hesap verme ilkelerine uygun olarak  bilgi vermektir. Bilgi verme işlemi de yıllık ve denetleme raporlar ile birlikte hazırlanacak bir 3. Raporla yapılacaktır. Raporun hazırlanması aşamasında gerekli şartların oluşması ile bir uzmanın görevlendirilmesi ihtimali ortaya çıkabilir. Bu halde bağlı şirketin gerekli bilgi ve belgeleri bu uzmana verme yükümlülüğü de doğacaktır. Bu yükümlülüklere aykırılık halinde Kanunumuzun 562. Maddesi cezai bir müeyyide öngörerek şirketleri; sonradan getirilen işbu şirketler topluluğu düzenlemeleri uygulamaya zorlamıştır. 

Hakim Şirketin, Bağlı Şirkete Karşı Sorumlulukları Nelerdir ? 

Bağlı şirketin yükümlülüklerine bakıldığında hakim şirkete tanınan haklar daha fazla gibi gözükse de esasında hakim şirketin de, bağlı şirketin iflasından ya da zararlarından sorumlu olması ya da karşılamak durumunda kalması gibi bir yükümlülüğü vardır. Zira hakim şirket, konumu gereği, oto kontrolünü iyi kurmalı ve menfaatler dengesine göre hareket etmelidir. Bu doğrultuda; hakim şirketin hakimiyetini; bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullanmama yükümlülüğü bulunmaktadır. Kanunumuz “bağlı şirketi kayba uğratmak” cümlesine; karın azaltılması ya da aktarılması; kefalet, aval gibi sorumluluklar yüklenmesi ya da haklı bir sebep olmaksızın tesislerini yenilememesi gibi örnekler vermektedir.  

Hakim şirketin yukarıda açıklanan bu sorumluluktan kurtulmasının bir yolu vardır: Bağlı şirkete kaybın dengi değerinde bir istem hakkı sunmak. Ancak hakim şirket bu istem hakkını nasıl sunacak ya da istem hakkı sunmaması ihtimalinde süreç nasıl ilerleyecektir?  İstem hakkı faaliyet yılı içerisinde ve süresinde sunulmalı; ayrıca bağlı şirket sunduğu raporlar doğrultusunda ulaşılacak zarar miktarına denk olmalıdır. Faaliyet yılında zararın giderilmemesi ya da süresinde istem hakkı sunulmaması halinde ise;  bağlı şirketin her bir pay sahibinin, alacaklısının; hakim şirketten ve onun yönetim kurulu üyelerinden zararın giderilmesini isteme hakkı bulunmakta olup aksi halde hakim şirketin ; yetersiz denkleştirmenin giderilmesi, kayba sebep olan genel kurul kararlarının iptali ya da butlanı veya tazminat davası gibi davalar yöneltilmesi gibi bir durumla karşılaşması muhtemeldir. 

Hakimiyetini kötüye kullanmak suretiyle bağlı şirketi maddi kayba uğratan hakim şirketin karşılaşabileceği potansiyel davalar bunlar olmakla birlikte oy çoğunluğunun kendisinde bulunmasından faydalanarak bağlı şirkete başkaca zarar verebileceği aşikar olan hakim şirketin yukarıda zikredilen davalara ek olarak yönetim kurulu kararlarının iptali ya da butlanı veya paylarının satın alınması davaları ile karşılaşması mümkündür. Bağlı şirketin pay sahiplerine ve alacaklılarına verilen bu dava hakları ile hakim şirketin keyfi davranışlarının önüne geçmek ve bir sınır çizerek bağlı şirketi korumak amaçlanmıştır.

Ayyüce Türkmen

Bizi Tanıyın

Biz iş dünyasının hukuk danışmanıyız.

Türkiye’de sürdürülebilir büyüme, gelişme ve istikrar içerisinde iş yapmanın nasıl bir emek ve özen gerektirdiğini iyi biliyoruz.

Güncel Yazılar

Bize Soru Sorun

Bir Uzmanla Görüşün